19 Ekim 2015 /
Osman Öztürk
Adli tıp yıllarımda da hiç dayanamazdım çocuk otopsilerine…
En kahredici olan Veysel’inkiydi.
Katliamda babası İbrahim Atılgan’la birlikte kaybetmişlerdi hayatlarını.
Ne Saray’ın Saltanat kavgası…
Ne dört yüz vekil verseydiniz dayatması…
Ne 7 Haziran, ne 1 Kasım seçimleri.
O sabah babasının elinden tutup gelmiş olmasa mitinge, şimdi annesinin koynunda yatacaktı.
O’nu o küçücük bedeni ve dokuz yaşının bütün masumiyetiyle orada öylece yatar görünce…
Kalk be çocuk, dedim, içimden…
Kalk o masadan!..